Türk tarihinin çeşitli dönemlerinde önemli hadiseler yaşanmış, bunlar kimi zaman bir- destanda, kimi zaman bir halk hikâyesinde, kimi zaman bir mesnevide ve kimi zaman da roman ya da hikâyede aksini bulmuştur. Diğer milletlerin sanatçılarının yaptığı gibi, bizim sanatçılarımız da, zaman zaman eserlerini tarihimizden faydalanarak kaleme almışlardır. Sonuçta bu eserler, dönemin tarih ve kültür hayatı hakkında ipuçları vermesi bakımından araştırıcılara ışık tutmuştur.
Sanatçı içinde yaşadığı toplumun sosyal, kültürel ve tarihî gerçeklerinden haberdâr olmak zorundadır. Toplumun sosyal ve siyasî yapısını aksettiren eserler, her zaman başarılı olmuş, dolayısıyla sanatçı ortaya koyduğu eserlerinde objektifliği, ancak bu şekilde yakalayabilmiştir. Türk milleti olarak zengin bir tarihî geçmişe, kültürel potansiyele ve sosyal zenginliklere sahibiz. Ne yazık ki, bu zenginlikler aynı oranda eserlerimize yansımamış ve bu yüzden çoğu konuda olduğu gibi klasik değere sahip eserler vücuda getirememişiz.
Dünyada dengelerin hızla değiştiği, her gün coğrafyada değişiklikler olduğu, tahtların yıkıldığı bir dönemdeyiz. Bu olaylar yaşanırken çeşitli devletler geçmişlerini yeniden irdelemeye başlayarak, değişik arayışlara girdiler. Geçmişin yeniden ameliyat masasına yatırılması konusunda en büyük görev, hiç şüphesiz araştırmacı ve yazarlara düşmektedir. Bu konuda bizde de zaman zaman çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bilhassa yakın tarihimizle alâkalı olayların daha çok irdelendiği günümüzde, önemli çalışına ve araştırmalar arka arkaya yayınlanıyor. Bunlardan biri de Ahmet KIYMAZ’ın “1918-1928 Arası Romanda Millî Mücadele” adlı çalışmasıdır.
KIYMAZ, bu çalışmasını iki ana bölüme ayırmıştır. Birinci bölümde “Romanlarda Millî Mücadele Kahramanları”; ikinci bölümde ise “Değişik Yönleriyle Millî Mücadele’nin Romanlara Yansıması” incelenmiştir. daha sonra her bölüm kendi içinde sistematik bir tasnife tâbi tutularak, eserde objektifliğin yakalanmasına çalışılmıştır. “Bııgünkü Türk toplumunun varlığının temelinde Milli Mücadele’nin yeri büyüktür.” (S.VII) diyen KIYMAZ, bu kitabın hazırlanmasına zemin teşkil eden esas noktayı da ortaya kovmuş olur.
Türk milleti tarihinin çeşitli dönemlerinde, varlık-yokluk mücadelesi vermiş, gene kendi içinden çıkardığı liderleri vasıtasıyla bu mücadelelerden hep galip çıkmıştır. Burada bu mücadeleleri tek tek anlatmayacağız. Ancak, “Millî Mücadele” üzerinde, konumuza dahil olduğu için ayrıca duracağız.
Tanzimat’tan sonra hızla artan Batılılaşma hareketleri sosyal hayatımızda önemli değişiklikler yaptığı gibi, siyasî yapınız üzerinde de önemli etkiler uyandırdı. Artık, iyice hissedilen Batı üstünlüğü karşısında aydınlarımızın ümitsizliğe düşmesi sonucunda, kendimize güvenin gün geçtikçe azaldığı görülür. Kurtuluş çareleri üzerinde durulurken de, Batılı devletlerden birine yaklaşmanın gereği sıkça dile getirilir. Birinci Dünya Savaşı’nın ilânından sonra, hiç gereği yokken savaşa sürüklenen Osmanlı İmparatorluğu, bu kararıyla âdeta kendi sonunu hazırlanış olur. Sonuçta, savaşta yenilmemesine rağmen, masada yenik, sayılan İmparatorluk, imzaladığı anlaşma ile kendini, Batılılar’ın olmayan merhametine terk eder.
Millî Mücadele bu şartların neticesinde başlamış ve sonunda da kendisinden kat kat üstün kuvvetler karşısında muzaffer olunmuştu. İşte, bu dönemle ilgili olarak birçok eser yazılmıştır. KIYMAZ, eserinde bu dönemle ilgili romanları değişik yönleriyle irdelemiştir.
Eserin “Giriş” bölümünde, yakın geçmişin bir sorgulanması yapıldıktan sonra, “Bilindiği gibi, Napolyon’un Rusya’ya seferi ve arkasından bu ülkeyi işgal etmesi, dünya klasiklerinden Tolstoy’un “Harp ve Sulh” romanının konusunu oluşturur. Bu romanlara benzer, dünya klasikleri ölçüsünde, tarihî realiteyi yansıtan romanlar bizde de var mıdır?” diye soran Ahmet KIYMAZ, “İşte, biz incelememizde bazı sorulara cevap arayacağız” (s.4) der.
“Tarihte roman sanatı arasında teknik itibariyle olduğu kadar insanın yeryüzündeki macerasını ele alarak işleme bakamından da büyük yakınlık vardır.” diyen Alemdar YALÇIN, romanların malzeme olarak tarihten çokça faydalandığını ileri sürerek, bazen bu faydalanmanın belgesel bir niteliğe büründüğünü belirtir. Aslında, Alemdar YALÇIN’nın yaptığı bu tespitin doğruluğu, gene kitabında yer verdiği Batılı araştırmacıların görüşleriyle de desteklenmektedir. YALÇIN, tarihî roman konusunda “Yazarı tarafından gözlenmemiş bir devri, tarihî hakikatlere sadık kalarak anlatan romanlara. tarihî roman adı verilir” diyen Sadık TURAL’ın görüşünü benimser. Ahmet KIYMAZ ise, bu görüşler ışığında bir metot kurma gayreti içindedir.
Ahmet KIYMAZ ele aldığı “Millî Mücadele’yi” konu alan roman kahramanlarını iki grupta inceler. Birinci grupta “Millî Mücadele’nin Ruhuna Sahip Olanlar”, ikinci grupta da “Millî Mücadele Aleyhtarı Kahramanları” romanda ele alınış şekli ve çeşitli belgeler çerçevesinde inceler.
Olumlu kahramanlardan “Ateşten Gömlek” romanının Ayşe’si, Sözde Kızlar’ın Mebrure’si, İstanbul”un Bir Yüzü’nün İsmet’i kadın kahraman olarak ortaya çıkarken; erkek kahraman olarak da, Ateşten Gömlek’in Peyami’si, Vurgun Kahpeye’nin Tosun Bey’i gibi kahramanlar tek tek ele alınarak, romana aksediş yönleriyle birlikte incelenir. Ancak, KIYMAZ, roman incelemelerinde, bizde şimdiye kadar yapılmayan bir tahlil metodu denemiştir. Bu metot da, sadece eserde kalınmayıp, eserin geçtiği tarihî dönemi ve dönemle ilgili uygun belgeleri de kullanmasıdır. Bu metot, Mehmet ERDOĞAN’ın “Dergah Mecmuası’nın 26. sayısında dediği gibi “Oysa Millî Mncadele romanımızın yazılı metin dışında sanat nitelikleri olmadığı gibi, Ahmet KIYMAZ’ın yaptığı incelemeye göre çoğunlukla belgesel nitelikleri de yoktur.” tezinin nee kadar haksız ve yersiz olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Zaten KIYMAZ, ele aldığı romanların bir sanat şaheseri olduğu iddiasında değildir. Hatta “Dönemin yazarları kendilerini realist olarak göstermelerine rağmen Millî Mücadele döneminin önemli gerçeklerini realist üslupla ele almazlar.” diyerek Mehmet ERDOĞAN’nın ileri sürdüğü görüşün haksızlığını bir defa daha belirtmiş olur. Belki de ERDOĞAN, KIYMAZ’ın neden bu kadar belge kullandığını anlayamaması kendisini böyle bir hükme yönlendirmiş olabilir. Halbuki, KIYMAZ’ın bu belgeleri kullanmaktaki amacı romanları tenkitli olarak ele alma ve değerlendirme kaygısından kaynaklanmaktadır.
Hiçbir eser mükemmel olma iddiasında bulunamaz. Bu eser de mükemmel olma iddiasında değildir. Tabii ki bazı eksik ve yanlışlıkları vardır. Bu da, şimdiye kadar alıştığımız klasik inceleme ve değerlendirmenin dışına çıkarak biraz fazla belge ağırlıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Bazıları bunu hata değil, inceleme hassasiyeti olarak da değerlendirebilirler. Biz her iki görüşün de kendi açılarından haklı yanlarının olabileceğini söylemekle yetiniyoruz.
Ahmet KIYMAZ, ele aldığı romanlarla özellikle kahramanları irdelemesinin asıl maksadı, bunların olumlu ya da olumsuz yönlerinden hareketle, devrin tarihî gerçeklerini yansıttığını iddia eden romanların bu gerçeklerinden ne kadar çok uzak olduğunu göstermek istemesidir.
Prof. Dr. Mehmet KAPLAN çeşitli makalelerinde roman tahlili yaparken ve bilhassa tip Tahlilleri’nde “Tipler, sosyal bakımından mânâlıdır. Onlar muayyen bir devirde toplumun inandığı temel kıymetleri temsil ederler” (3) diyerek, eserlerde ortaya çıkan tiplerin temsil edici özellikleri üzerinde durulması gerektiğini söyler. KIYMAZ’ın, bu eserinde romanlarda ortaya çıkan şahıslar kadrosu içinde tip olma. özelliğini taşıyanların bu yönleri üzerinde durulurken, romanın tarihi perspektifi ve kahramanın bu perspektif çerçevesinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Halbuki, kahramanın temsil edici özelliği bakımından esere ne ölçüde yansıdığının da ayrıca belirtilmesi gerekirdi.
Dergâh Mecmuası’nın 18. sayısında kendisiyle yapılan bir mülâkatta Fethi Naci “Edebiyatın gücünü yitirdiğini ifade ederek kurulu düzeni eleştirmek yerine kurulu düzeni eleştireni eleştiriyorlar.”diyor.
Ahmet KIYMAZ da, eserinde “Millî Mücadele”yi konu alan roman kahramanlarını incelemeye tâbi tutarken sırf kendi yaptıklarının doğru, mükemmel olduğunu savunan kahramanların, aslında hiç de öyle olmadıklarını işaret etmiş olur. Aslında bu romanlar incelendiğinde sanatçıları tarafından çok müdahale edildiği anlaşılacaktır. Romancı, bilerek kahramanlarını idealize etmiştir. Bir diğerini de oldukça kötü göstermiştir. Yani yazarlar, ifrat ve tefrit noktasından bir türlü kurtulamamıştır.Ahmet KIYMAZ, incelemesinde bu konuya da açıklık getirerek başarılı bir çalışına yapmıştır.
Eserin ikinci bölümünde “Değişik Yönleriyle Millî Mücadele’nin Romanlara Yansıması” ele alınarak incelenmiştir. Bu bölümde “Aydın-Halk Farklılaşması”, “Yanlış Batılılaşma”, “Mondros Mütarekesi” ayrı ayrı incelendikten sonra, “İşgâl ortamında İstanbul-İzmir-Bursa ve Diğer Şehirlerin Genel Durumu, Yapılan Zulümler” gene romanlardan hareketle incelenmiş, olayların gerçek yüzleri belgelerle gözler önüne serilmiştir. Bu kısımla ilgili şu hükmünde de Ahmet KIYMAZ’ın haklı olduğunu söyleyebiliriz. “Dönemin romanları gerek roman kahramanlarının, gerekse olayların işgâllerle ilgili tarafları tarihî gerçeklere uygundur.” (s. 146)
Aslında “Romanda Millî Mücadele” bir bütün olarak ele alındığında objektifliği yakalama idealinde olan ve mümkün olduğunca da bu arzuya ulaşmaya çalışan bir yapı arz etmektedir. Mümkün olduğunca dönemin hâtıra ve belgelerinden faydalanarak tenkitlerinde sübjektiflikten uzaklaşmaya çalışan KIYMAZ, bunda da başarılı olmuştur. denebilir.
“Mârifet iltifata tâbidir” sözünden hareketle, bu eserle ilgili söylenen iltifatların mârifetin eseri olduğunu belirtmeliyiz. Çünkü araştırmanın yeterince yapılmadığı günümüzde, beklenen ideale ulaşmamış olsa bile, böyle bir eseri vücuda getirmek, şahsî görüş ve düşünceleri aşmayan araştırmaları ön plâna çıktığı ve bu tip eserlerin çokça arz-ı endam ettiği bir sahada, böyle bir eseri ortaya çıkarmak, eksiklikleriyle birlikte ıııârifettir ve iltifata tâbi olması gerekir kanaatindeyiz. Bu yüzden genç araştırmacı Ahmet KIYMAZ’ı, böyle bir çalışına yaptığı için kutlamak gerekir.
Eserin sonunda sunulan altı belgenin yanında, 1918-1928 yılları arasında yayınlanan Türk romanları bibliyografyası çok faydalı olmuştur. Yapılacak ufak müdahaleler ile bu bibliyografyanın tamamlanması önemli bir eksikliği giderecektir.
DİPNOTLAR :
1- YALÇIN, Alemdar; “Sosyal ve Siyasî Değişmeler Açısından Cumhuriyet Devri Türk Romanı” Kilim Ofset, Ankara 1998, s. 26.
2- TURAL, Sadık K., “Zamanın Elinden Tutmak” Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1992, s. 259.
3- “Türk Edebiyatı Üzerine İncelemeler-3 Tip Tahlilleri”, Dergâh Yayınları, İstanbul l998, s. 1
Yaren Meclisi Ocak 1993 Yıl:1, Sayı: 1